30 Kasım 2010 Salı

Yaklaşım 5 saat sonra 2010 yılının son ayına giricez. Düşündükçe insan garip oluyor. 'vay be ben bu kadar sürede neler yaptım' diyor insan (ama şimdi yazmam onları)
Etrafta insanın aklına kışı getiren kazaklar, paltolar, kaşkollar var ama hava hiç de kışlık değil. Bahar ayında gibi hissediyor insan kendini.

Neyse diyeceğim o değil
Zamanınızın kıymetini bilin. Valla zaman su gibi akıııııp gidiyor. Değerlendirin her anınızı...
Daha ne olsun . . .

29 Kasım 2010 Pazartesi

Farkettim

Şimdi şöyle;
Çevremde çok kişi var. Ne biliyim başına bir olay geliyor, bu olay ona o kadar çok koyuyor ki internete abidik gubidik yazılar yazıyor (Tabi koyduğunu burdan anlıyoruz). Genellikle bunlar sevgililer arasında olan yazışmalar oluyor ve bana daral geliyor açıkçası.
Solda gördüğünüz gibi siteye arşiv koydum. "Eskiden neler yazdım ben acaba?" diyip bir kaç yazıya baktım ve dalga geçtiğim özelliğin aslında bir zamanlar bende de olduğunu farkettim.
Çok rezil bir durum.

Okuyup okuyup gülüyorum ya böyle de bir piskopatlık içindeyim yani.
Bana da baya koymuş hani =P =D

Ama dediğim gibi yazdığım şeylerden memnun da olsam "Ne yapmışım ben?" de desem o yazılar orada kalacak. Anı sonuçta bakıp bakıp gülerim artık =D

24 Kasım 2010 Çarşamba

My Hearth Is Big, I Guess

Filmlerde olur ya. Hani esas oğlan sevgilisi olan esas kıza kalpli kolye verir. Kız kalbi açar ve birlikte resimleri vardır. Boynuna sarılır (tırıvırı)…

İşte ben hep bu olaya özenmişimdir. Tamam illa sevgilimden gelmesi gerekmiyor bu kalpli kolyenin ama yakın arkadaşlarımdan biri bile verse (içinde 2mizin de olduğu bir fotoğrafla birlikte) çok mutlu olurdum. Mağaza gezerken ‘Keşke kalpli kolye olsa. Hani var ya içine foto koyuyorsun?’ diye boşuna muhabbet yapmadım herhalde bunca zaman. Ama siz de inat gibi gidip başka şeyler aldınız (Tabi düşünmeniz yeter)

Dün arkadaşla gezerken bu kolyeden buldum. Kalbin açılmayacağını düşündüm (ki ne zaman kalpli bir kolye görsem direk açmaya çalışır, açılmayınca büyük bir hüsranla o ortamdan kaçarım) ve ne mutlu ki bana açıldı. Onun ardından tipsiz bir sırıtma, kolyeyi kaparak kasaya koşma ve anında para ödeme fasla geldi. Ama çok mutlu oldum =))

Tabi dediğim gibi böyle bir kolyeyi birinden içi dolu almak süper olurdu kat ve kat mutlu olurdum ama napalım. Şimdi sadece bu kalbin içini doldurmak için birini bulmak kaldı. Onu da buldum mu tamamdır =))

Not: Sevgili değil. Gerek de yok zaten ;)

12 Kasım 2010 Cuma

Eski Dilaraymış. Pehh...

İnsan sıkılır di mi durmadan aynı teraneyi dinleyince.
'Dilara iyi değilsin neyin var'
'Sana ne oluyor bu aralar?'
'Umarım tatilden sonra düzelirsin'
BU NE BE??

Cidden sıkıldım artık ya. Tamam hani bir ara kafayı yedim diye bunu genel bir durummuş gibi algılamanız ve durmadan bana iyi olup olmadığımı sormanız bayıyor beni.
Bir de bunun üstüne kendini bir halt sanan arkadaşının 'Tatilden sonra eski Dilara gelsin' demesi?
Kızın suratına küfredicektim arkadaşım tutmasa. Böyle diyorsunuz sonra 'Dilara iyi misin?' diye soruyorsunuz.

Off tatile bir iyi giriyim dedim sokmadınız ulan. Ama ben biliyorum napıcağımı görür onlar ...

8 Kasım 2010 Pazartesi

It's A Time Machine

Hani arada şöyle bir muhabbet döner ya;
Zamanı geri alsaydın ne yapardın?
Karşındaki büyük umutlarla senden çok iyi şeyler bekler, ne biliyim mesela “Senle daha çok vakit geçirirdim” ya da “Seni daha önce tanımaya çalışırdım” tarzı (Tamamen kendine yönelik cevaplar kısaca)
Ama ben “Geri gitmezdim ki” dedim…

Ciddiyim geçmişimde değiştirmek istediğim şeyler yok. Tamam bazı şeylerden pişmanlık duyuyorum ‘Niye böyle yaptım’ gibi yakınmalarım var ama zamanda geri gidip değiştirilecek şeyler değil bunlar. Olan oldu bazı kişileri tanıdım, olaylar oldu, üzüldüm falan filan ama boşu boşuna zaman makinesi kurmayı gerektirecek şeyler değil bunlar.

Ben bunu düşünmek yerine “Acaba böyle olmasaydı ne olurdu?” diye düşünüyorum genellikle;
Muhtemelen şu ana kadar yaptıklarımın çoğunu yapmamış, hala sınıfta sıramda oturup çevremde olup bitene 3. göz olarak bakan, suskun, sıkkın, ‘kendimden başka dostum yok’ mantığını yürüten biri olurdum.

Haha hatta geçen gün ne oldu anlatiyim;
Bu hayatıma nasıl girdiği ve nasıl mahvettiğini çok iyi bildiğim ve hiçbir zaman da yapacaklarımdan pişman olmayacağım şahsiyet gelip bana “Hala kızgın mısın?” diye sordu. Büyük bir sinirle suratına “Evet gerizekalı senin yüzünden neler yaşadım ben biliyor musun?!” demem gerekirdi. Bunun yerine “Yok ya aslında gayet iyi olmuş bizim aramızın bozulduğu” dedim. O anda suratındaki ‘Yemiş ya bu kafayı’ ifadesi benim için herşeyi açıklıyordu ama ama o gerçekten benim neler yaşadığımı bilmiyor. Gerçi açıklamaya çalıştım ama anlamadı. Neyse bilmemesi daha iyi ;)

Ayrıca ben şu anda bu kadar iyiysem onun sayesinde, Sağolsun ahaha =D

6 Kasım 2010 Cumartesi

Tüyap Müyap

Önceki yazımda da dediğim gibi Tüyap'a gittik.
9'da yola çıkış ve 1.5 saatlik yolculuktan sonra İstanbul'un sonu Tekirdağ'ın başlangıcı olan Beylikdüzü'ne vardık. Sabah olduğu için fazla kalabalık değildi ama sonradan çocuklar doluşmaya başladı. Ciddiyim bütün çocukları oraya getirmişlerdi. Belimde olan bütün ilkokul çocukları sanki son kalan kitaplara yetişmek için birbirlerini eziyor, kendinden büyükleri dirsekliyor, ayıdan kaçıyor gibi bağırıyorlardı (Çok korkunçtuuu!!).
Neyse geçelim bu velet muhabbetini...
Benim Tüyap gezim 6 kitap bir kupa ve bir posterle sonlandı. Bu sene 3 tane tarih kitabı, bir aşk romanı, bir bestseller kitap ve okuldan verilen kitabı aldım. Kupa ise tabi ki Fıraaaaaat =D (Seviyorum ya o bücürüğü)
Geçen sene yazdığım yazıda 'İsteyip de birlikte gidemediğim' kişiyle yine gidemedim Tüyap'a. Onun biraz üzüntüsü var ama o zamanlar aklımdaki kişiyle gitmek de hiç hoş bişi değilmiş. Onu farkettim ;)
Bol bol fotoğraf çekemedim ama yazacağım yazı için yeterli sayıda fotoğraf var. Tabi o gün makyaj yapmam ve sınıftakilerin şoka girmesi ayrı bir olay. Tabi sevindim insan güzel olunca başkalarının şoka girmesi de hoş oluyor Ha-ha-ha :D

3 Kasım 2010 Çarşamba

Tüyap 2010

Bu sene de gidiyorum Tüyap'a...
Cuma günü okul gezisiyle oraya gidicez. Serbest kıyafet (Kızlar şimdiden ne giyeceklerini düşünmeye başladı. Baloya gidiyoruz sanki), 6 pil ve fotoğraf makinası ayrıca birsürü para götüreceğim yanımda.
Alacağım kitapları da hazırladım hatta listesini çıkardım. Kitapları aldığımda bahseteyi düşünüyorum zaten. Ayrıca Fırat aşkımı belli eden güzel bir poster almak istiyoruuum.
Bir de okulda ödev aldım (almadım verdiler aslında). Tüyap'la ilgili bir yazı yazacakmışım. Yaptıklarımızın resmini çekecekmişim onları güzel bir yazıda birleştirip hocaya verecekmişim. O da okul dergisinde çıkacakmış (Kesin 2 sene sonra çıkar yazı eminim. Şimdi bile ben 9. sınıftayken olan olaylar yazılıyorsa ohoo)

Asıl neler yaptığımı cuma akşamı yazarım. Kitap önerisinde de bulunurum olmadı ;)
Belki buraya yazdığım yazıyı dergiye koyarım. Site reklamını da yaparım fena olmaz =P

1 Kasım 2010 Pazartesi

İsyanlarda Bir Genç

Durmadan 'Abi bu kızlar da peşimi bırakmıyor. Kıza 2 dakika mesaj atmadım 5 mesaj atmış ya' diyen, g*tü kalkık erkek milletine bi çift laf sokmak istiyorum, lütfen;

** Emin olun böyle diyen her erkek, kız arkadaşının mesaj atmadığı her dakika için krize girip 'Napıyor lan bu?' düşüncesi içinde zilyon tane mesaj atar.
** Yanında başkasıyla konuşsa 'Kimle konuştun?' diyip telefona tecavüz eder gibi bütün içli dışlı iletişimlere bakıp (mesaj, arama kaydı vs.) konuştuğu kişinin aslında babası ya da annesi olduğunu öğrenir (Özellikle bu noktadaki surat görülmeye değerdir :D)
** Kendisiyle ilgilenilmediği vakit krize giren kızlar kadar erkekler de mevcut. Hatta ağlayanı gördüm o derece psiko bunlar
** Kızın erkeğe attığı bir mesajda aşkım demesin o zaman kavga geliyor demektir. 'Sen beni sevmiyorsun'dan başlayıp 'Zaten sen Ahmet'e bakmıştın' demeye kadar gidiyor iş (YUH)...

Sevgili ilişkilerim süper değil tamam kabul ediyorum ama çevremdeki tiplere baktıkça şunu demek istiyorum;
Uyuz ettiniz ulan beni!!