30 Kasım 2013 Cumartesi

Bölümdeki önü kıvrık saçlı çocuğu gördükçe 'Get on your dancing shoes' diye başlayasım geliyor.
Bakalım karşıma Josh salaşlığı ve Alex saçından sonra ne çıkacak.
Hadi o zaman ;

27 Kasım 2013 Çarşamba

Blog okuyucularım
En son buraya yazı yazdığım tarihi bile hatırlamıyorum. Yazacak çok fazla şey de yok açıkçası. Geçen seneki kampüs hayatım aynen devam ediyor. Dersler biraz daha ağır ve çalışmaktan bunalıyorum bazen ama elimden de bir şey gelmez. Başa gelen çekilir napalım.
Arada özlediklerim var, görmek istediklerim ya da yapmak istediklerim oluyor sadece. Bunun için de kendimde cesareti bulamıyorum. Ne bileyim sonucunda ne olacağını bilemiyorum. Bir şekilde de korkuyorum açıkçası reddedilmekten. Tamam bu sene alışkanlığın verdiği bir rahatlık var üstümde, iyi ki de var ama ben yine aynıyım. Temel bozuk. 
Bir de gerçekten geçen sene başıma gelenin tekrarlanmasını istemiyorum. Bazı şeyler bittiyse bitmiştir. Durup durup ortaya çıkmanın ne alemi var? Bana bunun getirileri bol bol baş ağrıları ve kafa karışıklığı oluyor. Kafamda kurduğum senaryolar da cabası. Bitecekse de böyle mi bitecekti diyorum. Konuşmadan. Tek bir laf etmeden -pardon, ben ettiğim halde karşılık bulamamamdı olay-, ne olduğunu anlamadan. 
Düşünmek bile sıkıntı veriyor bana yeminle. 

Sahi, nerden geldin ki aklıma?

15 Ekim 2013 Salı

O değil de Josh Klinghoffer


Gerçekten bu adamın sesi çok mu güzel, yoksa ben mi takıntılıyım?
(Geri vokal canlar)

16 Eylül 2013 Pazartesi

Bir suru mektup var elimde. Bana yazilmis degiller sadece bende duruyorlardi. Simdi o mektuplara gerek kalmamis. Atilmasi gerekmis. 
Ben bazen de bunlari gorup birine hediye alirken o kadar ozen gostermek istemiyorum aslinda. Ne olacak ki sonunda ? Bu mektuplar gibi atilacak belki. Resmen kiyamiyorum bunlar hazirlanirken verilen emege. Geri mi gondersem diye de dusundum Arada ama ne faydasi olacak o da var. 
Biten bir iliskinin mektubu mu saklanir ? 

Garip. 

14 Eylül 2013 Cumartesi

Ankara'ya gitmeden gorebilseydim keske,
Diyorum ama tabi bu da diger hayallerim gibi olmayacak. 

Keske olsa 

12 Eylül 2013 Perşembe

Rock'n Coke 2013

Ana Sahne
Selamlar efendim,

Geçen hafta cuma günü, yani 6 Eylülde arkadaşımla Rock'n Coke'a gittik. Tee mayıs ayında biletleri aldığımızda 'Off daha çok var dediğimiz' festival he şükür geldi. Hoşgeldi. Biz de gittik.

Fakap
6 Eylül;
Günün çoğu yollarda geçti zaten. Ne kadar metrobüs de yapılsa 2.5 saat yol gidildi. Git git bitmedi. Sonrasında kamp alanına varışımız, çadır kurmamız derken saat oldu 20:00. Listeye baktık Fakap diye bir grup var Part Arena'da. Biraz gecikmeli de olsa gittik ama geç gittiğimize de pişman olduk. O ne güzel gruptu öyle. 3-4 şarkısını dinleyebildik ama ilk günden doyduk. Daha sonrasında Şehir Sahnesi'nde The Rovelters isimli şarkıları indie tarzına kaçan cover grubunu dinledik. Bir süre sonra dj set yapmaya başladılar, kaçasım geldi. İlk gün böyleydi.

The Revolters
NOT; Bir ara Otherside 'a remix yapıldığını duydum. Kahroldum. Yapmasınlar. Belki de bu yüzden kaçasım geldi. Bilemedim ben onu

Little Boots
7 Eylül;
Editors
İlk defa kamp yapmamdan olsa gerek ve bir an hiç durmayacağını düşündüğüm gürültü yüzünden yarım yamalak uyudum. İlk defa McDonald's'dan Egg McMuffin yedim ve beğendim tadını (Simitsarayı dolu olunca buna talip olduk).
**Konserler saat 14:30da başladı. İlk konserimiz Little Boots'du. Bu grubu 2 sene önce çok dinliyordum. Daha sonradan ikinci albümleri çıkmıştı ama pek oralı olmamıştım. Konserde dinlediğim kadarıyla bozmamışlar kendilerini Little Boots melodisi aynen devam ediyor.

**Daha sonrasında yemek molası verdiğimizde Manga dinledik ama Gidip izlemediğim için pişman değilim açıkçası. Pek gerekli değildi bana göre. 
**Editors çıktı sahneye. Bu grubun bildiğim tek şarkısı Bones'tur ama söyledikleri şarkılar çok hoşuma gitti. Eve gidip setliste bakılması gerek diye notumu aldım. Çatır çatır da indiriyorum. 
Duman
**Ardından Duman çıktı sahneye. Şarkılarını oda arkadaşım sayesinde dinlediğim Duman'ın çoğu şarkısına aşinaymışım aslında baya eşlik ettim gruba. 
Hurts
**Duman'dan sonra sahnede Hurts vardı. Gerçekten ama gerçekten kaçırılmaması gerekn bir gruptu. Hurts'ün de ikinci albümünü hiç dinlememiştim ve buna pişman oldum. Hurts tam bir sevgili işleğinde dinlenecek grupmuş ayrıca. Tek başına zor geçti -benim için-. 
Arctic Monkeys
**Ana sahnenin son grubu da Arctic Monkeys'di. Son albümlerinden yayınladıkları şarkılara daha çok aşinaydım, önceki şarkılarını da rastladıkça dinliyordum. Şarkıların hepsi ayrı ayrı eğlendiriyor insanı. Dancing Shoes şarkısında 'Sexy little swine' kısmına benim gibi başka bayılanlar da vardır eminim. Keşke bir kaç şarkılarını daha bilseydim diye de düşündüm arada. Ama eğlendim mİ?..Evet. Sorun yok o zaman. 
La Roux
**Dinlediğimiz son grup da Zero Sahnesi'ndeki La Roux oldu. Konserine gidip dans etmek için bu kadar iyi bir grup olamazdı. Belki ayrıca dinlerken o kadar eğlendirmez ama dediğim gibi tam konser grubu.
La Roux'dan sonra Party Arena'da içkinin etkisiyle birbirine yılışan çiftler topluluğundan sonra yaşasın uyku yaşasın huzur.

Eylül;
Yine iki gıdım uykuyla ana sahnedeki 'VAN-TU, VAN-TU' sesleriyle uyandım. Valla bir daha gidersem en uçtaki yere kurucam çadırı. biraz daha uzak olurum hiç değilse. Kulak tıkaçları da iyi bir fikir olabilir. 2015e kadar ohoo bulunur çaresi.
**İlk dinlediğimiz grup keşif sahnesindeki Umut Adan oldu. Konserinden aklımda kalan en temel şey Haliç'teki sevişken genç kızlar olayıydı. Demek ki Haliç'ten başka şeyler de çıkmış. (Lisedeki en büyük geyiklerdendi. Ah hey gidi günler)
Farfara
**Saat 15:30da Amerikalı grup Radio Moscow'u dinledik. Sahnede 3 tane uzun saçlı tip vardı sadece, ben de dinler gibi yaptım açıkçası. O kadar bayılmadım kendilerine. İyi gibilerdi.
** Yine keşif sahnesinde kalıp Ankaralı grup Farfara'yı dinledik. Şarkı söylemek yerine sadece çalsalar bence çok daha iyi olur. Solistin sesi iyi değildi sanki. 
**Tabi biz keşif sahnesindeyken Aylin Aslım ve Rebel Moves kaçtı ama üzüntüsü içinde değilim hi. Aylin Aslım Türk sonuçta. İzlenir elbet. Rebel Moves'u bilemedim.
Primal Scream
**17:30 itibariyle ana sahnede çakıldık kaldık. Primal Scream'i dinledik. Şarkıları artarda değil de arada dinlemelik. Çaldıkları şarkılar arasında aklımda en çok kalan 'Goodbye Johnny' oldu. Sadece onu sık sık dinliyorum.
**Ardından sahnede Within Temptation vardı. Pek kendilerinden haz etmesem de yarısında izlemeye başladık. Geçen sene cover albümü çıkartmışlar. Konserde söyledikleri şarkı Lana Del Ray'in Summertime Sadness'ı oldu. Bütün yaz bunun muhabbetini yapıp da dinlemek garip oldu. Lana del Ray konserinde değil de burada kısmetmiş bu şarkıyı dinlemek. Kadeeer kader...
Within Temptation
** Teoman konseri için şunu demek istiyorum; O sahne önünde durup da ikide bir adama slow şarkı söyleten kalabalığı dozerle dağıtmak istedim. Ruhun Sarışın'ı bekledim o kadar ama söylemedi. Sevdim Seni Bir Kere şarkısında neden gaza gelip o kadar bağırdığım hakkında bir fikrim yok. Konser sonunda çıkan seksi kızlar da gayet başarılıydı(!). Tam Teomanlık. Neyse geçelim...
**Gelelim Jamiroquai'ya. 2 günün yorgunluğunun sonunda gelen son bir enerjiyle yarısına kadar iyi dans ettik. Slow şarkılarına başladığında biz de bittik. Yorgunluktan yere yığılacağımı sandım ama o ana kadar çoook güzel dans ettim. Bütün kurtlarımı döktüm rahatladım. Eğer 'Camiryo' ayrı olarak konser vermeye gelirse gitmek istiyorum tam tadını çıkarmak için. Böyle olmadı.
Ellie Goulding
** Kapanışı da Ellie Goulding'le yapalım dedik. O sırada ana sahnede The Prodigy olduğu için Ellie'yi dinleyen pek yoktu ama yine de idare eder bir kalabalıktık. Daha sonradan duyduğum kadarıyla buna pek bozulmuş. Sahneden indiğinde konserin bittiğini anlamadık zaten. Asık suratla gitti biz de böyle O.O kaldık alanda. Tekrar gelecek sandık. Gelmedi. Özellikle Figure 8 çok beklediğim bir şarkıydı ve söyledi. Dünyalar benim oldu. Bir sanatçının şarkılarını bilerek konsere gitmek gerçekten daha farklı. 

Rock'n Coke'ta konserler hakkında aklımda kalan bunlardı. Bunların dışında;
** 2011de gittiğim Rock'n Coke'un tuvalet rezaleti yoktu bu sene. Sıkıntılıydı ama 2011deki gibi değildi. O bakımda biraz rahattım.

** Duşlarda çok sıkıntı yaşandı. Uzun kuyruk yüzünden vazgeçip kokuşmaya razı kişiler doluydu. Kendini Cool Zone'a atan zekiler de vardı. Orası duş için daha uygun bir yerdi. Kabul etmek gerek.
** Bir çok etkinlik standı kurulmuştu ama keşke dağıtılan haritada onların da yerini gösterselerdi. O sıcakta fellik fellik çanta yapım atölyesi ya da cam yapım atölyesi aramak yorgunluğumuzun üstüne tuz biber oldu. Sağolsun.
** Lunaparktaki aletlere binmek istedim. Binemedim. Lanet.
** Bira satıldığı için ağzıyla içmeyi bırakıp kafayı bulan çok olur diye düşündüm ama korktuğum olmadı. Bir tanesi bana dadandı ama zararsızdı. Yazık lan 
** Festival ne kadar Eylül başına da gelse organizatörlerin güneşli havaları düşünüp gölge alanları arttırması gerekirdi. Cumartesi günü ağustos sıcağı vardı neredeyse. Küçük ağaçların gölgelerine sığındık mecburen. 
** Yemekler çok çeşitliydi. Waffle'ıma da kavuştum. Ohoh
** Organizasyon şirketinin değişmesiyle bu sene daha çok özen gösterilmiş gibi geldi. İyi de olmuş. Başarılı buldum.

Rock'n Coke benim için böyle geçti. Ölesiye yogunluk üstüne eve gelince duş ve uyku, daha sonrasında festivalde çıkan grupların şarkılarını indirmek ilk yaptıklarım oldu. Bileklikler hala bileğimde. Ne zaman çıkarırım kim bilir...

Gitmeden de görüntü kalitesi iyi olmasa da iki video koyayım buralara.

30 Ağustos 2013 Cuma

Tatildeyim.Kafa dinleme olayları. Rahatlama vs. olması gerek.
Normal şartlar altında tabi.

Burdaki 3. ya da 4. günüm ama sıkıldım. 2 sene doğru düzgün tatil yapmayıp sonra bir anda deniz kum güneş üçlüsü içinde kalınca böyle oldum galiba. Ters tepki. Bir anda tatil şoku yaşadım. İstanbul'a dönmek istiyorum.
Aslında Ankara'ya dönmek istiyorum. Arkadaşlarımı özledim. Bir anda kafama esip hadi dışarı çıkalım diye ortaya atlamayı özledim. Ama İstanbul da evim, kopamıyorum.
Fuck me, right?

Haftaya Rock'n Coke var. Ona da hazır olmam lazım. Tulum ve çadır hazır. Gitmesi kaldı galiba bir de 2-3 kıyafet. Hemen gelse de gitsem eğlensem. En çok onu bekliyorum. Hadi 6 Eylül çabuk gel.
Öptüm

25 Ağustos 2013 Pazar

İnsanların yaptıkalrına rağmen üstüne yüzsüzlükleriyle size geri dönüşleri çook saçma bir durum. Neden yani?Tam rahatlamışken, kurtuldum demişken ortaya çık bir de :) de bana.
:) ne ?
Napıyorsun?
Amacın ne?
Bazen ciddi ciddi sınanma aşamalarına geldiğimi düşünüyorum. Olay hiçbir şekilde 'Tüh bak tam da yeni unutmuştum nasıl unutucam =(' derdi değil. Hayatımdaki cins cins sorunlardan biriydi. Oh be dedim kurtuldum ama yok. Bana rahat yok. Helal eziyete devam gençler.

Şu haftam için paylaşacağım bir şarkı var. Rock'n Coke''a gideceğim için Arctic Monleys şarkıları dinlemeye başladım. Bir tanesi şu duruma cuk diye oturuyor sanki ya da ben şarkıyı beğendiğim için bir parçam yapmak istiyorum. Buyrun, iyi dinlemeler

 "  Now it's three in the morning, 
And I'm trying to change your mind, 
Left you multiple missed calls 
And to my message you reply. 
Why'd you only call me when you're high? "



23 Ağustos 2013 Cuma

Bir ay boyunca 3 tane kitap okuyabildim.

Bunlardan biri Ölü Ruhlar Ormanı. Grangé'ın hayran kaldığım romanlarından biri. Hikayesi, bunu anlatışı çok hoşuma gitti bence bir bakın. Özellikle polisiye seviyorsanız kesssinlikle okuyun. Kitap için gerilim demiş ama ben pek gerilim kısmını yaşamadım ya da yaşayamadım.

İkinci kitabım yine aynı yazarın Kızıl Nehirler adlı romanı. Kitabı 3 günde bitirmem ve bunu ilk gün 5 bölüm, ikinci gün 5 bölüm ve üçüncü gün kitabın geri kalanını -yanlış hatırlamıyorsam kitap 80 bölümdü- okuyarak yaptım. İlk okuduğum Grang" romanı olan Sisle Gelen Yolcu gibi bunun da bebeklerle ilgisi var hatta bir ara diğer kitaplarının temeli de mi böyle çocuklarla alakalı diye düşünmeden edemedi. Polisiyesi bol bir kitap bu da.
NOT: Kitap 2000 yılında sinema filmi olarak çekilmiş ve filmin başrollerinde Jean Reno ve Vincent Cassel var. Kitaptan sonra filmi izlemek biraz hayal kırıklığı oldu benim için. Baştan söyleyeyim 'sadece filmi izlerim yeter' demeyin, kitapla filmin sonu farklı. Kitap her zaman en iyisi.

Dün bitirdiğim kitap ise Şeytan Yemini. Ben bu kitaba kesinlikle gerilim derim. Ben hiç bir kitabımı okurken bu kadar rahatsız olup da okumayı yarıda bıraktığımı hatırlamıyorum. Gerçekten yine kitabı heyecanla -ve gerilerek- bitirdim. Kitap bana göre fazla din iyidir, din güzeldir içeriğine sahipti ama oralar dışında hikaye harikaydı.

Polisiye romanı hastası oldum çıktım bu yaz. Bir sonraki yazıda da okumayı planladığım kitapları yazıcam. Umarım yazarım. Yazacak çok şeyim var.

13 Temmuz 2013 Cumartesi

Evi özlemişim ama evin gergin havasını özlememişim

Birileriyle buluşmayı özlemişim ama ekilmeyi özlememişim

İstanbul'u özlemişim ama her sokakta bir anının aklıma gelmesini özlememişim

21 Haziran 2013 Cuma

Haci sen git yatmak isteseydim onla birlikte olurdum dediğin kızla konuş, seni özledim de, seni... yaz falan (sikerim -afedersiniz- mi diyecek ne diyecekti bilemiyoum) sonra bana gel seni seviyorum de.
Kanıtlarla geliyorum mösyö napacan NAPACAN?!

Gerçi üstünden hmm galiba 2 hafta geçti bu olayın. Tam olarak olanı söyleyeyim; arkadaşım aradı 'Dilara böyle olmuş, bunu demiş, şöyle etmiş, haberin var mı?' dedi. Aa dedim ne hoş, hem de o kız mı, vay be, iyi kandırılmışım dedim. Kandırılmanın verdiği sinirle dedim ki 'Bitti haberin olsun'. Bitti işte.
Ne yapacaktım?
'Allah belanı versin. Seninle geçen zamanıma vıyvıy. Sen öyle yapmışsın gıygıy. Vay adi bıybıy.'
Yok ya valla zamanıma yazıktı. Açıklamayı yavşadığı kız yaptı zaten.
Biri varken başka birine yavşarsan, yedeklemeyi düşünürsen, böyle mal gibi kalırsın ortada.

Peki peki onu geçtim;
'Senden tek istediğim helallik' diye mesaj gelmesi?! Puşt ya (afedersiniz)
Zehir zıkkım olsun, lanet olsun o günlere dedim yeterince. Gerçi şöyle bir gerçeklik de var; o zamanlar sanki rüya gibi geliyor. O kadar mutluydum ki rüya gibiydi rüyası değil ama. Baya rüya, hani tam hatırlamazsın, oldu mu olmadı mı bilemezsin, umrunda da olmaz ya. Öyle rüya, hayal ürünü gibi.
Yokmuş ki lan hayatımda ahahaha.

Şu saatten sonra diyeceğim ve yapacağım da kızlar ondan bahsederse sakın inanmayın demek, efendim adını duyduğum anda gülüp geçmek falan öyle eğlenceli şeyler yani.
Ama şöyle bir gerçeklik de var ki beni kandıran kandırılır. Bana eden aynısını buluyor. Artık ne zaman olur bilemem ama oluyor. Örneklerim de var.

Al bakalım mösyö napacan NAPACAN?!

29 Nisan 2013 Pazartesi

Ay Geçmiş Yazayım Dedim

** İyi gidiyor ya. İyi

** Arada İstanbul kaçamaklarım oluyor ki 2 hafta sonra tekrar gitmek zorundayım. Özlüyorum oraları. Alışmış olabilirim buraya ama İstanbul'un havası bir başka.

** İyi ama o kadar

** Yeni kamera aldım. Durup durup fotoğraf çekiyorum. Bir de panoramik özelliği varmış kameranın dönüp duruyorum etrafımda fotoğraf çekerken. Eğlenceli ama seviyorum fotoğraf çekme işini. Baba mesleği.

** 'Hala ayrıldığımızı anlamadı yıaaa' diyen bir kıza denk geldim geçen gün. Dedim abla iyi anlatsaydın o zaman anlamadıysa. Sorun cidden sende.

** Ankara'nın sıcağında kırmızı kırmızı lekelerim oldu ki galiba güneşe alerjim var. Hani millet güneşe bakınca hapşırıyormuş normalde ama ben kaşınıyorum. Sonra kafam kadar lekelerle uğraşıyorum.

** Peki kendi kendine triplenip konuşmamalar niye?

** Hani ölürken hayat bir film şeridi gibi göz önünden geçiyormuş ya, peki bu ayrıldığını anlatamayan abla da bunu yaşamış mıdır? Gözünün önünden birlikte geçirdikleri vakitler geçmiş midir? O da bir ölüm sonuçta. Aşk ölmüş

** Seni seviyorumlar havada uçuşsun ben de bakayım anca. Bende uçuşmuyor canım karşımda uçuşturuyorlar. İneklikten olsa gerek. Bak anca.

** Deli gibi Facebook oyunlarına sarmış durumdayım. Criminal Case diye saçma bir oyun ama takıldım kaldım. Sınav olmadığı dönem böyle oluyor hep.

** Hayalim iki kelime o da şöyle ; Josh Klinghoffer <3 br="">     Şu Under the Bridge olmasa duyamayacağız yakışıklımın sesini. Çok tanışmak istiyorum ya öyle böyle değil. Tamam belki sapkın bir hayranı değilim, resimlerini odamın her köşesine asıp kalktığımda onun yüzüne bakmıyorum ama seviyorum. Sempatik. Saftirik. Uyuşturucu kullanıyor gibi hareketler, çekingen tavırlar. BURDAN YETKİLİLERE SESLENİYORUM BİZİ TANIŞTIRIN

** Fazla ileriye dönük plan yapmam, yapamıyorum, beceremiyorum o işi. 5 dakika sonra ne olacağımız belli değil bahanesinin arkasında durarak fazla ileriyi düşünmüyorum. Bazen 2-3 ay sonra için yapılan planlardan bahsedilirken eheh ehe diyip geçiştiriyorum. Napiyim ne zaman bu kadar ayrıntılı plan yapsam olmuyor. Sorun sende değil bende =(

25 Mart 2013 Pazartesi

Birikmeler

Selam. Yine buraya döndüm.
En son yazdığım yazıdan beri ne kadar geçti farkında değilim ama anlatacaklarımın biriktiğinin farkındayım. Bir yerden başlayacağım bakalım nereye kadar gidecek..

** Hayatımın ilk protestosuna istemeden de olsa dahil olmuş oldum. Ben gayet sınıfıma gitmiş dersimi dinlerken bir anda biber gazı yedim. Abuk subuk olaylar oldu ama arada kaynayan ben oldum ona yanıyorum. Nedeeen neden diye bağırasım var.

** Hani diyorlar ya hiç beklemediğin anda beklenmedik olaylar gelir başına diye. Geldi. Şu kadar yıllık sap hayatım 1 hafta önce bitti. Buradan o kadar saydığım sövdüğüm sevgili olaylarının içinde olmak garip hissettirse de şu anda mutluyum. Önemli olan da buymuş gibi geliyor.

** Hayır benim düşündüğüm şey normalde birine 1 ayda zar zor alışırım -ki her gün gördüklerimi saymıyorum- nasıl oldu da 3 gün konuşup birlikte olma kararı verdim şaşıyorum kendime. Beklenmeyen hareketler içindeyim bu ara. Hayırlısı

** Sen o kadar bekle bekle bir halt olmasın. Çocuğa açıl, şapşi şapşi davranacağı tutsun. El tutmalar, özledim demeler, gözümün içine bakmalar :s Çok geç canım benim. Ne o lise 1deki Dilara benim ne de sen o hoşlandığım çocuksun kusura bakma.

** Mesela ikisinin de el tutmasını karşılaştırırsam, şapşininki çok gereksizdi. Hani hayatımdan boşu boşuna kopup giden 10 saniye olayını yaşadım. Acıyorum, evet. Diğeri çok farklıydı. Baya farklıydı.

** Bir de bu 'birlikte olma' olayını anne babaya anlata durumu var. Ben asıl onu düşünüyorum. Daha erken belki söylemek için ama onlardan birşeyler saklamak garip geliyor. Saklamak istemiyorum ama tepkilerini de tahmin edebiliyorum bir bakıma. Sabır, sabır

** Deli gibi dans edesim var.

2 Mart 2013 Cumartesi

Buraya yazmayalı baya olmuş. Yazalım bakalım.

40 günlük bitmek bilmez tatilimi yaptım. Sıfır ders sıfır büt sıfır stres altında. Bir ara baya bunaldım yapacak bir şey bulamamaktan ama geçti. Şu anda yine yurt odasında odama kurulmuş bir şekilde yazıyorum bunu.
İnsanın okuduğunu unutturuyor bu kadar uzun tatil iyi değil. Hem biz ders yaparken Haziran sonunda millet çoktaan tatile girmiş olacak. Bunun acısını şimdiden düşünmek istemiyorum. (Çok feci çok)

Neyse asıl diyeceğime geleyim;
Tumblr hesabım var bir tane. Tatilde buradan çok orayla ilgilendim. Resimler, yazılar, şarkılar bir şeyler paylaştım hep. Hoşuma gitti, alışkanlık da yaptı. Oraya da bakarsınız. Buraya da bakarsınız.
'Keep calp and read my tumblr' diyerek muhtemelen sağ tarafta göreceğiniz linke davet ediyorum sizi.

Edit; Halledemedim =/ . O yüzden buyrun burdan

26 Ocak 2013 Cumartesi

Şimdilik üniversite hakkında hissettiğim şey derse gir arada sınava gir son hafta da finallerle uğraş tamam. O kadar.
Şu notlar açıklandığında tam olarak hissedecekmişim gibi geliyor üniversitenin ne olduğunu.

Sen bizi bütlerden koru

24 Ocak 2013 Perşembe

Veeee bitti...

İlk haftalarında kıvrandığım, yalnızlıktan yakındığım güz dönemim 10.30 civarında Moleküler sınavımın bitmesiyle bitti. Kuş gibiyim şu anda. Ders yok, final yok sıkıntı yok. Debelene debelene bitirdim seneyi. Gerçi benden beklenmeyecek bir gezme havası, bir rahatlık içindeydim ama artık 2. dönem hallederiz napalım.

Şimdiii, İstanbul'a gidince yapılacaklar listesi hazırlamak gerek;
** İlk sıraya kesinlikle 'arkadaşlarla buluşmak' yazabilirim çünkü hepsini ayrı ayrı çok özledim.
** 'Evin keyfini çıkarmak' kesinlikle. Rahatlık, aman dikkat edeyim derdi olmadan geçecek koca.bir.ay...
** 'Deniz' Gidicem Kadıköy'e sahilde oturucam. Akşam kalkarım belki
** Karar vermem gereken bir kaç konu var. Buluşup, buluşmama konusunda, konuşup, konuşmama konusunda kararsız kaldığım olay hakkında. Delireceğim azizim.
** Doğum günümü Ankara'da kutlamış olabilirim ama bana hediye faslını unutturamazlar. Ayrılığın acısı çıkacak. O kadar.
** Bir de bildiğim, tanıdığım yerlerde gezmek istiyorum. Burada bilmediğim yerler yüzünden kampüs dışına çıkasım gelmiyor bazen.

Açılın ben geliyorum...

23 Ocak 2013 Çarşamba

HATIRLATMA!!

Bavul toplamaya kaçmadan önce şunu demem gerek.
Burada olan burada olur
Kapiş?
Yani demek istiyorum ki ben burda yazdım diye bunun benim yüzüme vurulmasına gerek yok.
Her seferinde
Her yazı yazdığımda
Nokta bile koysam....
Ben bunları buraya sadece rahatlamak için yazıyorum. Yazdıklarım bana hatırlatılsın diye değil.

Oldu mu ?
Düştü mü jeton?

Çünkü ben ne kadar sevmiyorum desem de laf demeye devam anasını satiyim.
Durmak yok yola devam yani
Ok
İlk günden baktığımda hiç geçmeyecekmiş gibi gelen güz dönemim yarın gireceğim moleküler sınavıyla bitecek. İlk günler mızmızlanıp duruyordum geçmez bu dönem diye ama bakın, bitiyor. 1 haftadır geri sayım yapıyoruz eve gitmek için. Bazı kişilerin finalleri bitip de bavullarla yollara düştüğünde imrenerek baktım 'Bizim gitmemize daha çok var' diye düşünüyordum ama değilmiş. Çalışmayı bırakıp bavul hazırlığına başladım şimdiden.
Aslında evde beni nelerin beklediğini merak ediyorum. Burdaki rahatlığa alışıp orda dengem şaşar mı acaba ? Şaşabilir gerçi bakalım.
Önümde 1 ay var. Kocaman gibi geliyor ama çabuk geçecek. Geçmesin ya istemiyorum.
Neyse hadi bavul toplamaya kaçıyorum.

Öptüm topunuzu

18 Ocak 2013 Cuma

Siz de biliyorsunuz bir suredir bekledigim biri vardi. Geldi. Boyle bir ayriligin sonunda eskisi gibi olacagini dusundum.
Yalan o
Yok oyle bisi
Ozellikle de arada yasanan hayatlarla ilgili farkliliklar olunca olmuyor.
Uzuldum cunku gercekten tek ilac zamanmis ve belki bu kadar uzamasaydi olay, ben de su anki gibi hissetmezdim.
Napalim olmasi gereken buymus demek ki.
Sadece onun buruklugu var icimde

15 Ocak 2013 Salı

Facebook çıktığından beri doğum günü kutlamalarında hayattan soğuttu. Sabah görüşüp öğleden sonra Facebook'tan doğum günü kutlayan samimiyetsiz kişilikler çıktı ortaya. Normal hayatta seninle konuşmayan ama bir anda 'Doğum günün kutlu olsun canım' diyebilecek yalancılar çıktı. Bu yüzden pek ordan kutlamamaya çalışırım arkadaşlarımın doğum gününü. Ha hatırlatma bakımından çok iyi Facebook bu konuda ama dediklerim yüzünden soğudum.
Pazartesi günü o kadar mesaj atan, arayan arasında bir kişi vardı. Tek bir kişi. İyi ki aramış diyorum. Çünkü sesini duymayı özlemek tarif edilemez bir duygu.
Bazıları da vardı ki 10 dakika sonra görüşeceğimizi bile 'doğum günün kutlu olsun' dedi. Neyse.
Hele hele birisi var; normalde konuşan biri olmasına rağmen doğum günümde konuşmadı. Sonra 'Dilara naber?' Süper! Sen?

Ama 24 saat boyunca kutladığım ilk doğum günümdü. Hani hissettim gerçekten doğum günüm olduğunu. Her sene bir olay çıkardı; Çağırırım sevgiliyle eker, kutlarım 5 dakika sonra hayatımı göçertir ya da pek o havaya giremezdim. Bu sene gerçekten çok güzeldi. Böyle olmasını sağlayanlara ne kadar teşekkür etsem az. Hepsi benim canım. Yerim onları.

13 Ocak 2013 Pazar

6 Ocak 2013 Pazar

Lisede kimin doğum gününe sınav sokuşturucaz diye yarışırdık. Hocam şu güne koyun bu güne koyun sınavı diye...
Bu sene Genel Biyoloji finali denk geldi.
Laf sokuşturan da yoktu 'Hocam sınavı su gün yapın bakın çok iyi olacak' diye. Kim ayarladıysa sınav takvimini alnından öpmeyi düşünüyorum.
Benim sevindiğim şey ise ertesi gün sınav olmaması. Diyorum oh tamam rahatız ertesi gün. Ama bir lanet edilecek şey var ki doğum günüm sınav haftasının başlangıcı.

-.-

Nedir bu çektiğim çile

4 Ocak 2013 Cuma

Şarkı Önerisi


Dım-dım-dı-dım dım-dı-dım dım-dım-dım-dı-dım
Bu şarkı da böyle işte.
Şarkıda Ellie Goulding var diye bayıldım bu kadar. Kadın ne söylese güzelleştiriyor.
Sesine kurban...

2 Ocak 2013 Çarşamba

Sinirliyim; çünkü bana sadece ihtiyacı olduğunda yazıyor, yalnız kaldığında yazıyor, beni anca bu zamanlarda hatırlıyor.
Pis pis gülüyorum; çünkü bana ihtiyacı var...

Hohoho yaşasın kötülük

Şarkı Önerisi

Yılın ilk şarkı önerisini yapalım. Hmm...

Bu olsun;

Şimdiye göre eski bir şarkı ama 2 gündür mırıldanıp duruyorum.
Dinleyin, dinleyin...