29 Aralık 2012 Cumartesi

2012 Değerlendirmesi - 2013 Beklentileri

Vee işte geldik koca bir senenin bitişine ve koca bir senenin başlangıcına. Bir yılsonu değerlendirmesi de yapalım bakalım. Ben de çeşitli flashbacklerle bir ağliyim, bir güleyim, bir küfrediyim kendime...

Öncelikle 1 sene önce yazdığım yazıya göre yapıp yapmadıklarımı söylemekle başlayayım;
** Ahaha ilk yazdığım şey sınavla ilgiliymiş. Demişim ki 'Sınava giricez çıkıcaz, giricez çıkıcaz, bir bakıcaz İTÜ Genetik öğrencisi olmuşum.' Öncelikle sınavda kim kime girdi belli değildi. Ben mi o mu ?(Özellikle LYS Matematik. Off hatırladıkça içim acıyor). Seneye İTÜ'yü düşünerek girdiğimi de hatırlıyorum hani şu 'seneye nasıl girersen öyle geçer' olayı. Olmadı be hacı. Giremedik İTÜ genetiğe. Yanından geçemedim. Zaten YGS'den sonra oturdum bir düşündüm. Dedim 'Tamam giremedik olmaz bu puanla ama ben biyoloji okuyarak da masterda genetik okuyabilirim'. Bunu düşünmemle kendimi biyolojiye hazırlamaya başladım. Biyoloji Türkiye'de o kadar bağra basılan bir meslek değil ama benim hayalimi gerçekleştirmem için geçmem gereken bir yol. Bu yüzden biyoloji dedim, dedim, dedim ve oldu. Hem de Hacettepe -neyse bunu uzun anlatıcam ben durun-
** Yazın gideceğim İngiltere gezisi demişim ve gittim. Rüya gibiydi. Bir hayalimi gerçekleştirmenin verdiği mutluluk ve bu tatilin tam da sınavlardan sonraya gelmesi, stres atmak için süper bir fırsat oldu benim için. İyi ki gitmişim diyorum. Bakalım tekrar ne zaman gidebilicem?
** Geçen seneki doğum günüm iyiydi ya. Yeter bu kadarı =)
** Teknoloji manyağı olduğum da doğru. Önce mp3, sonra telefon, sonra bilgisayar. Aştım kendimi. İyi de oldu ama tam bir teknoloji bağımlısı oldum. Telefonun ne kadar çok özelliği varsa o kadar kopamıyorsun -ya da bende sorun var kopamıyorum-

Cidden geçirdiğim sene için beklentilerim bunlarmış. BUNLAR!? BU KADAR YANİ?! Garip ya. Şimdi de yaşadıklarıma gelelim;
** Diyordum ki ben ailemden kopamam kesinlikle İstanbul'da olucam üniversitede. Olmadı, Ankara'dayım. Ailemden, arkadaşlarımdan uzakta. Her gittiğimde görüyorum mutlaka onları ama yine de uzağım. Bazen ciddi ciddi koyuyor bu ama alıştım. İlk sene için böyle olsa gerek seneye artık iyice yerleşirim. Hacettepe olması da iyi. Koca kampüs. İstanbul'daki 4 katlı üniversiter yerine böyle bir yere geldiğim için mutluyum. Her olanağı var. Sevdim burayı ben.
** Lise son klasiği olarak yazdığımız yıllık yazılarına bakıyorum da ilk zamanlarda bile yazdıklarımızdan alakasız davranıyorsak durum vahim. Olsun görmek isteyenleri göürüm artık.
** Arkadaşlıklar konusunda benim koptuğum ya da başkalarının koptuğu oldu. Kendi yaptıklarımı düşününce ya hıyarlık etmişsin Dilara diyorum ama başkalarının bana karşı yaptıkları çok kötü oluyor. Aslında o anlarda başkalarının nasıl düşündüğünü anlayıp vazgeçmem lazım böyle davranmaktan ama yapamıyorum. Belki de bana yapılanı başkalarından çıkarıyorum. Bilemedim ben onu. 
** Bazen boşluktayım. Aklıma esip İstanbul'a gidesim, bulup yakasına yapışasım var. Neden böyle diye. Naptın sen diye. Sonra vazgeçiyorum bundan. Bunca zamandır kendimi yorduğum, boşa zaman geçirdiğim yetmezmiş gibi böyle uyduruk birşey için tekrar uğraşamam. 
** Dilara yine sap, yine sap. Dedik ki yeni ortam yeni kişiler hadi buluruz birini. Yok hacı kimse. Bir ben sapım zaten herkes sevgilisiyle. Ben de olduğum yerden kıskanayım anca başka birşey yapmiyim.
** Okulun bana yaradığını söyleyenler var. Tip olarak, fiziksel olarak değişmişim. Canlarım nazar değecek fazla demeyin. 1-2 yeter de her gün duyunca tamam kes artık diyorum.

Bu anı beklediğinizi biliyorum; 2013 Beklentileriiii O.O
** Hep güldüğüm, şanslı olduğum, gereksizliklerden uzak bir sene bekliyorum öncelikle.
** Yalnızlık koyuyor artık, HANİ?!
** Güzel bir tatil. Geçen sene İngiltere'ye gittiğim için başka tatile gitmedik. Ben de denizsiz kaldım. Bu yaz umarım güzel bir yere gider denize girerim, acısını çıkarırım iki senenin.
** Ders olarak başarılı olmak istiyorum. O kadar öğrenci değişimidir, Erasmus'tur diyip duruyorum da notlar da rezil. Bu notlarla anca uçağa el sallarım. 
** Beklentilerimden biri bu kadar kızın olduğu bir bölümden kavgasız seneyi bitirmek. Bir bakışlarından anlıyorum ne demeye çalıştıklarını valla uzak dursunlar benden. Rahat rahat onlar da okusun gitsin, ben de.
** Ankara'yı daha çok tanımak istiyorum. Nerde ne var, nereye gidilir, nerde takılınır hepsini bileyim ki o kadar kişi çağırıyorum Ankara'ya, rezil olmayayım sonra.
** Okulun ilk günü takside girip aldığım kitapları okuyup bitirmek istiyorum. Taksit ödemekten 2 ayda bıktım. Millet nasıl 24 ay takside giriyor, aman aman bir daha tövbe.
** Aileme fazla yük olmamak için 1-2 dönem Farabi ile İstanbul'daki üniversitelerden birine gitmek istiyorum. Muhtemelen İstanbul Üniversitesi olur ama Hacettepe'nin kabul şartları da çok ağır. Gerçi adamlar da haklı o kadar okut, gönder, sonra eksik bilgiyle dönsün -Biyoloji konusunda pek bir bilmiş okul olduğu için. Hatta her fırsatta da dile getirirler bunu. Duymaktan bıktık- 
** Yeni kişilerle tanışmak istiyorum. 32 bin kişinin 100ünü tanıyorum herhalde. Daha çok olmalı. Özellikle farklı bölümlerden birilerini tanımak istiyorum. Yanlış anlaşılmasın bölümdeki çoğu kızın 'Mühendisliklere gidiyoruz erkek avliycaz =)' kafasında değilim sadece farklı fikirler, farklı kişiler, farklı yüzler olsun çevremde istiyorum. 

Bu seneki değerlerendirme aldı başını gidiyor. Düşündükçe gelir aklıma zaten ama en önemlisini söylemem de lazım;
Hepiniz güzel mutlu bir sene geçirin. Diledikleriniz olsun. Olmazsa da üzülmeyin böylesi belki farklı şanslar çıkarır karşınıza hiç belli olmaz.
Ben bu kafadayım mesela ;)

24 Aralık 2012 Pazartesi

Nasıl özledim nasıl özledim...
Okuldan çıkınca Kadıköy'de takılmayı,
Bunalınca sahilde dolaşmayı,
Denizi izlemeyi,
Vapura binmeyi,
Abuk subuk dükkanlarda saatlerimi harcamayı,
Sokakta dolaşırken tanıdık yüzler görmeyi...

Ve bunlar anca yıl sonunda kafama dank etti. O kadar güzel bir hismiş ki bunlar, yeni anladım değerini. Her gün yaptığım rutin olaylar gibi geliyor ama değilmiş. Özlemişim.

Sadece 1 ay daha dişimi sıkmam lazım. Tam 1 ay sonra finallerim bitmiş, evime gelmiş olacağım.
Şu 1 ay çabuk geçsin piliiiz *-*

18 Aralık 2012 Salı

Gecen gun telefonumda Facebook'taki eski fotograflarimdan secip derledigim bir album yaptim. En sevdigim, en hayatima yon veren ya da vermemi saglayan kisilerin fotograflari. Her birini koymamin ayri bir sebebi var. Neyse ben bu albumu ayarladim, kaydettim, bir actim ki karsimda 'avatar halim'.
Aslinda bu mavili fotografi koymaktaki amacimi bilmiyorum. Diger butun fotograflarda bir ani var ama bu bir garip. O kadar sey yapmisim ya da yapmis, ama ben yine de o fotografi aldim. Aslinda silip kaldirmam gerekirdi, bilgisayardan yok etmem gerekirdi. Yapmamisim, ustune ustluk bir de telefonuma atmisim. Hala da silemedim.

Hayatima yon mu verdi? Hayir
Seviyor muyum ? Hayir
Konusmayi ozledim mi ? ...

Silinmeli o fotograf

17 Aralık 2012 Pazartesi

Bugün farkettim; koca sene nasıl geçmiş. Uzun uzun yıl kritiğimi yaparım senenin son günlerinde ama konuşulunca bir garip geliyor. Diyorum daha dün fizik anlamak için kafa patlatıyordum, üniversiteye başlayıp da nasıl yarıyılı getirdim ?
Geçen hafta yaptığım İstanbul ziyaretim bile bana sanki bunu 3-4 ay önce yapmışım gibi geliyor. O kadar uzak. Hal böyleyken sene başında yaptıklarımın bana uzaklığını siz düşünün...
Vay anasını 

14 Aralık 2012 Cuma

Şarkı Önerileri

Ellie Goulding'in şarkılarını oldum olası sevmişimdir ama bu şarkı bir farklı sanki. Nasıl sardı ben de anlamadım. Tuttu çekti beni. Kopamıyorum.
Siz de dinleyin.

13 Aralık 2012 Perşembe

Unutmadan,
Bugün kampüste bir çocuk gördüm ve bir an dedim ki 'Aa buraya mı gelmiş?'
Bu kadar benzerlik olmaz. Hatta arkadaşıma dedim ki aklım içerde kaldı gidip baksam mı napsam.
Sonra bir kızla el ele yemekhaneden dışarı çıktılar. Ben de arkalarından trene bakar gibi baktım.

Yazık bana ya
Benim geçen seneden beri hoşlandığım biri var. Şu anda aramız baya bir açık (mesafe olarak) ama konuşuruz muhabbet ederiz arada.
Geçen gün sevgilisinden ayrılmış.
Bunu gördüğümde dedim ki aa tüh nasıl boşta kalır bu çocuk. Kalmaması lazım diye kendi kendime konuştuğum bir gün yazdı. İşte Dilara geçen sene ne güzeldi. Birlikte ne güzel vakit geçirmiştik vs. vs.. Allah allah noluyoruz şimdi? Ben bunla konuştum, hatta dedim ki ya madem bu çocuk pas veriyor, biz de bir cevap verelim. Başladım ne zaman görüşebiliriz demeye. Yılbaşında İstanbul'da mısın görüşelim mi dedim baya sebeplerini falan yazdı olursam böyle olmazsam şöyle diye. Dedim ne kastın sordum sadece. Verdiği cevap aynen şu; Ben de seni özledim tatlım.... Bu çocuk bana böyle şeyleri anca çıkarken yazardı ve o gün gözlerim parladı. Baya iyiydim o gün. Oldu kesin diye düşünüyorum ben işte mesaj atıyor konuşuyoruz falan. Dün de baktım sayfasına ve gördüğüm şey şu;
Sevgilisiyle tekrar birlikte.
O an bir çöküş, bir yıkılış oldu resmen. Küfür kıyamet yağdırdım çocuğa öyle böyle değil. Sonra dedim Dilara bırak bu işleri hiç kasma ne hali varsa görsün. Yalnız olunca konuşası geliyor çocuğun.

Önümüzdeki maçlara bakıcaz napalım artık

12 Aralık 2012 Çarşamba

Yılbaşında eve gitmekle gitmemek arasında kaldım. Uyuz kimyacımız sağolsun 2 Ocak'a sınav koymuş. Canım. Nasıl sevgiyle düşünüyorum anlatamam...
Eve gitsem 3-4 günüm boşa geçecek çünkü biliyorum ki ben o sınava çalışmayacağım. Gitmesem sanki burda inekleyecekmişim gibi hissediyorum ama o kadar olmaz. Bu sefer de annemler diyecek neden gelmiyorsun o zaman biz gelelim diye. İki şekilde de sakata geliyorum.
Adamın sınavı koyduğu güne bak ya. Elinde olsa 1'ine koyardı sınavı. Uyuz. Ne var yani Aralık'ın son haftasına koysa ölür mü

11 Aralık 2012 Salı

Açık açık söyleyeyim bu çocuk bana ne zaman yazsa bir hoş oluyorum. 
Çocuk hoş, dedikleri de hoş.
Ama işte gidip de diyemem yüzüne anca belli ederim o kadar.
Bu çekingenliğim beni sap gibi bırakacak ortada

10 Aralık 2012 Pazartesi

Gecen hafta istanbul'da oldugumu soylemistim. Yaptiklarimi anlatayim biraz;

**istanbulda oldugum 4 gun boyunca Kadikoy'deydim ve bikmadim. 2-3 haftami sıkılmadan geçiririm diye düşündüm yoldayken.
**2 günümü aileme 2 günümüde arkadaşlarıma ayırdım. Gayet makul bir dagılım oldu. Aklımı seviyim
** Bizimkileri alışverişe götürdüm ve o kadar çok tuttu ki ben ödedim birazını. Evlat acısı gibi koydu o parayı ödemek. Babamın neler hissettiğini anlamaya başladım.
** Arkadaş aracılığıyla tanıştığım, her rastlaştığımızda buluşalım diye konuştuğum kızla buluştum hele şükür. Biz neden daha önce buluşmamışız dedim çünkü çok eğlenceli ve kafa biri. Ahh ah geç farkettim
** Pazar günü lise arkadaşlarımlaydım ve hepsini ayrı ayrı çok özlemişim. Hatta bugün keşke yine buluşsak dedim ve neden Anlara'dayım yakarışında bulundum biraz. Olsun ama daha çok özleniyorum her saniye görüşülebilecek biri değilim sonuçta. Ben de onları bir o kadar özlemişim ve çok seviyorum her birini.

Böyle işte. 4 günde anca bunlar oluyor.

8 Aralık 2012 Cumartesi

Düşünsenize ben buraya bu kadar yazıyorum. Sonra yazdıklarıma bir bakıyorum '1 Yorum' yazıyor.
Açıyorum bakıyorum küfür kıyamet.
Bir atarlar bir laf atmalar falan.
Olabilir yani bekliyorum böyle bir şey.
Ama ne zaman olur onu bilmiyorum

Teşekkür

Sanki buraya sadece ben bakıyormuşum gibi geliyor.
Garip bence.
Saçmalıyorum burda sonra kendi yazdıklarıma bakıp 'Vay ne güzel yazmışım diyorum.
Tabi demiyorum öyle birşey. 1 hafta önce yazdığıma bile bunu ben mi yazdım gözüyle bakıyorum.

Sağolun baktığınız için

6 Aralık 2012 Perşembe

Arada diyorum ki; Acaba görmüş müdür ?
Ben onu gördüm çünkü.
Geçti önümden. Baktım.
Arada mal falan diyorum öylesine ama o an mal gibi baktım gerçekten.
Sonra o yoluna gitti.
Ben yoluma.
O kadar...
Dün bu saatlerde İStanbul'a geldim. Ankara'dayken gidiyim de ısınayım dediğim yer soğumuş, yağmur yağıyordu. Hayallerim yıkıldı resmen. Ben ne güzel ısınıcaktım. Şu 3 gün içinde ısınması lazım. Kendimi karlar içine atmadan bu sıcaklığı bir hissetmeliyim.
Kadıköy bıraktığım Kadıköy. Bir sene dershaneye giderken aynı yolu yürüyordum. Bugün de yürüdüm. Özlemişim bu yolu. Garip bir his aslında insanın bıkması gerekir. Bıkmamışım hiç.
Yarın kesinlikle her sokağına giricem Kadıköy'ün. Karşıya da geçerim herhalde cumartesi günü ya da yarın sabah Kadıköy sonra karşı yaparım bilemedim.

Diyorum ki ben 4 günde bunları yapmayı planlıyorsam yarıyıl tatili için geldiğimde İstanbul'u fethederim herhalde

3 Aralık 2012 Pazartesi

Bir kaç gündür bunaldım. Ders çalışmaktan Latince birşeyler ezberlemekten, çözelti hazırlama formüllerinden vs. Bazen şu hazırlık okuyanlara bakıyorum diyorum ki adamlar hayatlarını yaşıyor bir sene kafaları rahat. Ben de 'güya' dil kursuna gidecektim de çalışacaktım da haftasonlar ingilizceye halledecektim falan. Hem İngilizce çalışmaya halim kalmıyor, istediğim zamanlar da genellikle ertesi gün sınavımın olduğu zamanlar oluyor.
Hazırlık sınıfları rahat. Sabah ya da öğlen derse giriyorlar gerisi boş. 1 sene sınava hazırlandıktan sonra böyle bir rahatlık istiyordum ama sene kaybı da olsun istemiyorum. Hemen olsun bitsin kurtulayım eğitim öğretimden. Ama daha önümde 4 koca sene var ve nasıl geçecek hiç bilmiyorum.

İstanbul'a gidiyorum bu hafta. Aslında arkadaşlarımı görmek için gidiyordum ama çok güzel adamı yaptığından pişman etme durumuna sahipler ki, bileti değiştiricem üşenmesem. Hiç değilse ailemi görürüm diyorum ne diyim.

Hah bir de şey var bu ara; sıkıldım. O yüzden alın size şarkı...


Ummadık taş baş yarar hesabı. Her an herşey olabilir diye bekliyorum da bir halt olduğu da yok.
Neyse

19 Kasım 2012 Pazartesi

Istedigim tek bir mesaj. Bir haber ya cok sey istemiyorum ki. Yaptigi sey icin hala kizginim aklima geldikce uyuz oluyorum ama ne biliyim arkadasimdi sonucta. Ben ona her seyimi anlattim. Arada sacmalasak da egleniyordum. Hic degilse mesaj attigimda ne kadar bos birsey olsa da cevap veren biriydi.

Niye bu kadar aklima geldi bu ara bilmiyorum. Simdi o kadar konusmayi ozledim ama 1 ay sonra ne olacagim belli degil.

Boyle olmamaliydi sanki ya

14 Kasım 2012 Çarşamba

Ne yazacağımı bilemedim. Şarkı paylaşayım bu sefer;

.....

Şarkıyı da bulamadım. Neyse

9 Kasım 2012 Cuma

Dun ya da bir onceki gun dedim ki kendi kendime ya hersey iyi gidiyor. Alisik degilim buna. Hic de haksiz cikmadim.
Kiriliyorum. Durmadan cevremde bir ozel muhabbetler, kim kimi sevdi, nasil sevdi konulari aciliyor. Her defasinda da aklima geliyor. 'Sacmaydi ama oldu iste' diyorum 'O kadar ciddi degildik ama ne biliyim yine de birsey vardi bende, onu bilmiyorum' diyorum. Gercekten de bilmiyordum ama simdi umrunda o kadar da olmadigina eminim.
En kotusu de tam ona bunlari soyleyecegim sirada her defasinda bir halt cikmasi. Diyordum ki bugun soylemem lazim bunu artik bir bakiyorum tartisiyoruz, bugun olacak diyorum uzaklasiyoruz. Bir suru sey ve bence beni kiran sey de bunu soyleyememek. Belki yine birkac kisinin gazina gelip yaparim boyle bir sey.
Bazen sunu da diyorum; haketmedi. Gercekten. Her seferinde de haketmedigini o kadar guzel kanitliyor ki ben bile sasiriyorum yaptigi seylere.
Aklinizda su olabilir 'Artik universiteye gidiyorsun ne geregi var bunlarin etrafin farkli insanlarla dolu'. Haklisiniz da ama bir yerde takiliyor iste. Kac ay boyunca aklima gelmeyen insan bir anda aklima geliyor.
Boyle iste . . .

8 Kasım 2012 Perşembe

Biyoloji bölümünün bir grubu var Biyoloji Topluluğu olarak geçiyor. Odası var, çayı var, kahvesi var, kedisi var. Bir de her sene düzenledikleri Evrim Kongresi var.
Evrim Kongresi'nin bu yıl 3.sü düzenlenecek ve 3 haftadır perşembe günleri toplanıyoruz. 1. sınıf olduğumuz için bize pek bir güvenleri yok -ben de o kadar sorun yaşasam ben de güvenmezdim hemen- ama çok sıcak davranıyorlar. 1'lere daha çok poster hazırlama işi veriliyormuş ama benim bunla yetinmem azmış gibi geliyor. Bana posterden daha fazlası lazım...
Bugünkü toplantıda program akışından bahsedildi ve toplantı sonunda bizim dönemdekilerden bazıları 'Ya çok zormuş gözüm korktu' demeye başladılar -ki bu haftaya olmayacaklarının işareti. Ama ben buna katılmalıyım çünkü eğer ilerde yurt dışına gitmeyi planlıyorsam bir şekilde bu tür programlarda kendimi göstermeliyim.
Konular içinde bir tanesi var ki tek bir kişiye verileceğinden dolayı olsa gerek çok ilgimi çekti. Aa bunu ben mi yapsam diye düşünüyorum şu anda bile. Poster yapmayı dayatmazlar diye umuyorum. Benim dizayn olayım iyidir güzel bir şekilde hazırlayabilirim ama ben daha çok çeviri işlerinde yer almak istiyorum. Bana bir metin versinler ben onu çeviriyim hatta bu ilgilendiğim konuyla ilgili olursa seve seve yaparım. Haftaya kesinlikle şansımı deneyeceğim o konuda.

Geçen gün de Toplum Gönüllüleri Vakfı'nın standı vardı. Dersim var diye çıkışında giderim dedim ama öyle bir yağmur başladı ki burda tabi ne stand kalmış ne başka bir şey. Ama havanın iyi olduğu nadir bir günde, ve onların da olduğu bir günde, ona da katılmayı düşünüyorum.
Üniversite ot gelip ot gitme yeri değil. Haksız mıyım ?

(Kullandığım resim kongre sonrası çıkarılan kitapların ilki. Düşünsenize benim de araştırdıklarım, yazdıklarım yazılar olacak içinde ahh ah)

7 Kasım 2012 Çarşamba

Bazen diyorum ki mesaj mi atsam, sonra diyorum Dilara baska isin mi yok ne ugrasiyorsun . . .
Bazen diyorum ki hata mi ettim soylemekle, sonra diyorum demesem icimde kalicakti. Kalmasindansa soylemem iyi oldu . . .
Bazen diyorum ki o kadar seyi bosuna mi yaptim ben, sonra diyorum ki evet bosuna. . .
Bazen diyorum ki bastan niyetimi belli edip ona gore mi davransaydim, sonra diyorum o zaman kazik yemenin binbir seklini goremeyecektim .
Bazen de diyorum keske hic yazmamis mi olsaydim, sonra diyorum o zaman simdiki Dilara olmazdim ben . . .

17 Ekim 2012 Çarşamba

Elementary 2. Bölüm

Emin olun kendimi tutamadım. Aslında bütün temiz kalpliliğimle, saf duygularla bölümü izlemeye başlamıştım ancak daha bölümün ilk dakikasında işler değişmeye başladı.

   --- SPOİLER VAR ---
 * İlk dakikada 'Mind Palace'ın 'Attic Theory' olması yaralar beni dostlar.
 * Beğendiğim şeyi söyleyeyim mi; Introsu. Çok güzel olmuş severim bu tarz şeyleri
 * Dünyanın en küçük piyanosu olayı da hoştu. Sevdim ben bu bölümü durun
   --- ŞİMDİ YOK ---

 Gerçekten 3 maddede bitirdim bugün ve farkındaysanız 1i değişik geldi sadece olayın çözümü, anlatım falan sevdim bunları. Yavaştan güzelleşmeye başladı sanki. Valla rahat rahat söyleyebilirim ki; izleyin gençler

11 Ekim 2012 Perşembe

Oda arkadasim beni sikayet etmis. Hem de neden ? 'Disari cikarken cagirmiyorum' diye. Hayatinizda duydugunuz en uyduruk sikayet ile karsi karsiyasiniz su anda. Ben bunu duydugumda dedim ne cins tipler var. yani kiza tasma takip hadi gel gezdiriyim seni demedim diye sikayet etmis. Ben millete bagimli yasamam onlar da bana bagimli degil. Ne yani illa nereye gitsem dibimde mi olmasi gerekiyor. Yemekhanede, sinifta, odada, disarda... Oo oldu koynuma da aliyim mi yalniz uyuyamiyor musun? Ne delilerle siniyorsun beni allahim ya. Neyse simdi kendine tasma takacak baska birini buldu onla takilsin. Ama eminim ondan da 1 haftaya sıkılır. Eh rahatsiz, ben napiyim

4 Ekim 2012 Perşembe

Bugün 4. gün ama sabah kalktığımda ev hasretiyle uyandım. Hatta pişman bile oldum Ankara'da olduğuma.
Ama biliyorum ki geçecek. Zor olacak ama geçecek

1 Ekim 2012 Pazartesi

Bugün ilk dersime girdim ve bu kadar mı sıkıcı olur bir ders. Mıymıy konuşan iki hoca dışında tek gördüğüm şey mikroskoptu. Mikroskop kullanmayı öğrendim, valla pek havalı bişi. Ama şimdi de başıma terim ezberlemedir zart zurttur onlar gelmeye başladı.
Hala pek kimseyi tanımıyorum. Ders zamanı neyse bir iki kişiyle konuşuyorum da akşam üzeri ve akşamları sıkılıyorum odada oturmaktan. Ne biliyim bana göre değil. Millet dışarda konuşuyor geziyor ben de oturuyorum odada. Sanki birini bekliyorum ha. İşsizim işsiz....
Atak olmaya çalışıcam artık böyle kös kös otur nereye kadar di mi ama

29 Eylül 2012 Cumartesi

Bugün sevgili HÜ'mün yurduna da yerleşmiş bulunuyorum. Geldik eşyaları attık, yemek yedik, sonra annemleri gönderdim. Tek başıma rahaat rahaat dolabımı yerleştirdim, hallettim onları. Hala oda arkadaşımı tanımıyorum ama öyle bir durumumuz var. Buraya geldiği belli, eşyaları koyduğu belli -ne kadar dolabı falan boş dursa da- ama kendi yok. Adı da Hazal'mış. Bakalım artık şimdiye kadar gördüğüm tanıştığım Hazal'ların geneli bana tersti, kayıp oda arkadaşım nasıl olacak?
Kampüsü kendi başıma gezmek zorunda kaldım çünkü kimseyi tanımıyorum burda. Sadece karşılaştıklarım var. Aa selam diyoruz bitiyor sonra. Daha iyi muhabbet kurma yeteneği lazım bana.
Bir ara kaybolduğumu sandım gezerken baya ıssız yerlere geldim. Ya da kaptırıp Yeşil Vadi'ye doğru gidiyordum. Önümüzdeki günlerde görücem umarım Yeşil Vadi yolu muymuş değil miymiş...
Ben bir iki gün buralarda takıliyim de öğreneyim ne var ne yok

14 Eylül 2012 Cuma

Elementary mi Sherlock mu?

Sherlock bana aşırı bağımlılık yapan bir dizi oldu. 1 senede gösterdikleri bölüm sayısı 6 ve hepsi 1.5 saat. Bıkmadan da izlerim çünkü bir çekiciliği var. Ya hikayeden ya da görsellikten bilmiyorum ama sarıyor insanı.

Elementary'nin ilk bölümünün yayınlandığını gördüm ve atladım üstüne. Merak ediyorum nasıl yapılmış diye. Farklı olan yanları sayabilirim hemen; 
               --SPOILER VAR--
** Daha 5. dakikada 'Joan Watson' ve Sherlock Holmes arasında ileride gündeme getirilebilecek bir aşk için işaret verilmiş. Hemen ateşlemeler yok tatlısın hoşsun aşığım sana demeler. Sonra aa neymiş televizyondaki diziden replik söylemiş. Ho ho ho tabi biz de bunu masum bişi sandık di mi? Yer hazırlamayın arkadaşım olmuyor.
** 'Bazen yanılıyor olmaktan nefret ediyorum'. Canım benim Sherlock hiç bir zaman haklı çıkmaktan pişmanlık duymaz bilhassa doğru çıktı diye sevinir havaya uçar zıplar hoplar. Biz Sherlock'tan böyle gördük.
** 'aramızdaki arkadaşlığa zarar gelmesin diye söylemedim' Yahu adam naptın sen? Herifin yıllardır arkadaşı olmamış, doğru düzgün anlaşamayan biri olması gerekirdi. Tanıştıkları ilk dakikada arkadaşlığı düşünecek kadar 'ince' biri olduğunu bilmiyordum Mr. Holmes. Beni şaşırtıyorsunuz...
** Kadın için Londra'dan kaçan Holmes. Vay be, bu hallere de mi düşücektin.
**  Ve aynı sahnede de 'Sen kimseyle bağ kuramamışsın' diyerek arkadaş teorimi kanıtladın ve benim haneme 1 puan yazdırdın Joan Watson. Sağolasın
                --ŞIMDI YOK--

Dizinin geneliyle ilgili ne söyleyebilirim hmm...
Bu Pilot bölüm olduğu için belki yenisi çıkacaktır belki tekrar çekimi olacaktır ama olmalı bence. Düzeltilmesi gereken bazı yerler var sanki. Ama beni 2013 ortasına kadar oyalar mı derseniz orası muamma. Arada izleyebilirim ama Sherlock kadar bağımlılık yaratmıyor.
Sherlock dedin mi o İngiliz aksanı akıp gidicek bütün kadro, bütün mahalle. Tek bir kişi konuşunca aynı hissi vermiyor.
Bir bakın da yatın kalkın BBC'ye dua edin. Az ama öz iş yapıyorlar.

Artık sizin görüşünüze kalmış gerisi... 

13 Eylül 2012 Perşembe

Cumartesi gunu Red Hot Chili Peppers konserinde de eglendim eglendim doktum kurtlari. Give It Away de son calan sarkiydi allah allah ne kapanisti valla superdi.
Konsere gelmek yerine de dugune gidenler var kafaya bak. Bileti almis sonra dugun var satiyorum. Biz de sabah Golden'dik 3-4 saatligine sonra satisa geldik neysee neysee icime attim sineye cektim. Kategori1 olmak da iyiydi hic degilse adamlari gordum.

Konserlere boy sinirlamasi getirticem. Belli bir boyu gecenler konsere gelmesin ya da onlara ayri bolum olusturulsun. Hayatimda cekecegim iskencelerden biri galiba. Benden de kisalari var onlara uzuluyorum asil yazik yavrularim hicbisi goremiyorlar. Ben hic degilse parmak ucumda gorebildim adamlari.

Valla superdi konser gelmeyenler uzulsun
Desem ki gel bir goreyim seni, takmayacak. Biliyorum, niye biliyorum cunku takmiyor. O kadar sey yazdim insan bir der ki 'evet dilara ben hiyarin tekiyim' ya da 'ya kusura bakma oldu iste' ya da 'kimden oturu senden oturu' falan. Demiyor arkadas sanki inadina yapiyor.
Aa ama niye? Cunku ben onun eski sevgilisi degilim. Olsam kosa kosa gelir totos. Yavsar durur. Arkadasiyim ya sat anasini satiyim biktirana kadar cunku dilara salak yine affediyor.
Dusunuyorum fazla da yuz vermisim buna. Ne oyle dogum gunlerini kutlamalar aa kotu musun dur bulusalim tamam demeler. Hic ya hepsi koca bir sifir icin. Karsiliginda boyle muamele gorecegimi bilseydim ben bastan umursamazdim.
Ama o zamanlar baskaydi. Gordum ay konus ay bisi de ay onu yap bunu yap. Al yaptim yaptim noldu? Cidden bosa gecirdigim zamanmissin yani gercekten gec oldu anlamam.

Oh be rahatladim...

10 Eylül 2012 Pazartesi

Bugün 15. olucak: Dinle, dinle bitmiyor. Bitiremiyorum. Taktım kafaya. Çok da hoş.
Hatta bayıldım...


Red Hot Chili Peppers - Did I Let You Know

9 Eylül 2012 Pazar


Tek hazırlık okumayacak kişi benim herhalde. Etrafta bir Hazırlık'tır gidiyor, aa sınavım var aa öyle böyle diye konuşup duruyorlar. Ben de kendimce muafiyet sınavına girip girmeme konusunda düşünüp duruyorum. Bütün sene aralarda simple presenttan başlayıp son kasıntı grammer olaylarına kadar gelecek bir dönem var ama ne biliyim. Okulda İngilizce derslerine girmek yerine bunu İngiliz Kültür'de okuyarak geliştirmek daha mantıklı geliyor bana. Bir yerden kapamam lazım çünkü eksiği. Bölümüm Türkçe olabilir ama araştırılacak belgeler kitaplar cart curtlar hep İngilizceymiş.
Kesinlikle dil kursuna gitmem lazım

4 Eylül 2012 Salı


Yarın akşam otobüsle Ankara'ya gidicez. Sabah 9-12 arası kayıt saati vermişler (Memur kafası). Şu kayıt işini hallettikten sonra birşey de kalmıyor zaten.
1 Ekim'de de taşınıyorum odama. En merak ettiğim şey oda arkadaşım şu anda. Gittiğimde tanışsam görsem kimmiş. Geriliyorum böyle konularda. İngiltere'de de iki kişilik odalar var dendiğinde de bu olmuştu ama sonuçta okuldan, biliyoruz birbirimizi az da olsa. Burda olay tamaamen farklı. Yine taktım kafama..

Cumartesi de Red Hot Chili Peppers beni bekler. Give It Away çalınsın yıkarım ortalığı...

14 Ağustos 2012 Salı

İlk gördüğümde nasıl biriydi biliyor musunuz? Böyle bir çekicilik bir hoşluk falan. Sonra tanıştım, buluştum. Başlarda yine aynıydı ama sonradan fiuv uçtu gitti. Belki tanıdıkça soğuma olayı var ya onu yaşadım bilmiyorum.

3 Ağustos 2012 Cuma


Sınav geçti tercihleri de yaptım. Sıra geldi beklemeye. Gerçi çıkacak yer belli ya ODTÜ Biyoloji ya da Hacettepe Biyoloji. Hacettepe yüksek ihtimalle çıkacak. Çıksın. Sonuç olarak gidicem. Net.
Gitme aşkım nerden geldi bilmiyorum ama uzun zamandır var aklımda. Tercih listemin de öyle olması için uğraştım biraz galiba.
Bir de 'biyoloji' muhabbeti var. Hani bölüm ya, işsiz kalırsın olayı, ancak dershanede öğretmen olursun kafası. Ne işsiz kalıcam ne de dershanede öğretmen olucam size de bunu gayet güzel göstericem.
Özellikle geçen hafta YTÜ'ye gittiğimde beni ezen türbişe gayet güzel göstericem 10 sene sonra bulucam onu diycem ki 'Bak noldu ha, noldu?!' Çünkü gerçekten sinirlendirdi beni. Çalışıp çabalamam için gaza getirdi beni sağolsun hakkını ödeyemem ama o ayrı, o ayrı.
Neyse kesinleşsin onu da yazarım.
(Keşke adını alsaydım türbişin diye düşünmüyor değilim ama Davutpaşa'ya gitmek de ölüm be)

19 Temmuz 2012 Perşembe


Herkesle tek tek sorunum var. Bana bir sorgu odasi gibi birsey hazirlansa herkes tek tek gelse ben de icimi doksem. Kafamda o kadar cok soylemek istedigim sormak istedigim sey var ki... Ama bu konusma olayinin bu yaz olmasi gerek cunku malum liseyi bitirdim. Liseyle birlikte herseyi bitirmek istiyorum kafamda. Hani dusunun bundan 10 yil sonra karsilasip 'aa canim hatirliyor musun boyle bir olay vardi sana onunla ilgili sormak istediklerim var' demek sacma. Dusunmesi bile sacma takintili gibi.

Bir de soyle bir durum var. birine laf sokarken cat cat herseyi siralarim da normalde bu kadar iyi degilim. Muhtemelen konusurken 'ya, sey, himm, hani' gibi birbirinden gereksiz laflar artarda gelecek. Hem ben sikilicam hem karsimdaki. Birine baslasam bunu yapmayi arkasi gelir diye dusunuyorum tabi arayi acmamak gerek. Bu yaz oldu oldu, yoksa kesin umidi.

Takintili degilim aslinda guven sorunum var benim. Eger bu kafayi taktigim sorulardan biri gercekse 3 senem bosa gecmis olacak. Dusunun bir guveniyorsun birseyler paylasiyorsun ve hoop onu baskasindan duyuyorsun. Tabi basta aklina gelmiyor onun yapabilecegi mesela benim bunu anlamam 2 sene surdu. O kadar ondan uzak bir ihtimal olarak goruyordum sagolsun msn muhabbetlerini saklayan bir bilgisayarim var -o zaman msn vardi canim gozlerini buyutme- .

Artik bunu anlamam agustosa kaldi. Tek tek cagiricam milleti bulusmaya valla. Usenmeyip halledicem bunu.
Lise bittiyse benim kafamdakiler de bitecek arkadas.
O kadar

24 Mart 2012 Cumartesi

YGS'ye tam tamına 1 hafta kaldı. Bütün bir sene çalıştım, yeri geldi yattım, yeri geldi oyalandım ama bu sınavda başarılı olmayı bunlar dışında yaptığım çalışmamla hakediyorum diye düşünüyorum.
Sene başında İTÜ diye tutturmuştum ama zaman ilerledikçe bu fikrim değişti. Geçen ay ODTÜ'ye gittik ve çok güzel bir yer -gerçi Ankara'nın geri kalanı memur şehri ve ot gibi insanları olduğu için garip ama- oraya gitmek istiyorum. Bazen şehir dışında bir yerler kazanmanın daha iyi olacağını düşünüyorum. Burada yeterince 'arkadaş' edindim. Çoğu o kadar dürüst ki bu kadar fazla iyiliklerinden kaçmak istiyorum bir bakıma biraz da başkalarını şımartsınlar. Zaten gerçekten arkadaşım olanlarla ne ben bağımı koparırım ne de o benimle bağını koparır.
Genetik konusunda fikirlerim değişmiş değil ama adli tıp konusunda kararsızlıklarım çıkmaya başladı. Geçen gün ölümü o kadar yakından gördüm ki kötü oldum. Bildiğim tanıdığım biriydi belki o yüzden 2-3 gün etkisinden kurtulamadım ama o an adli tıp için fikirlerim değişti. Belki alışırım durum değişir ama alışana kadar da çok acı çekeceğim belli. Gerçi acı çekmeden de başarı olmaz diyip mazoşist bir bitiriş yapmak istiyorum paragrafa...
Üniversitede genetik olmazsa biyoloji ya da kimyayla ilgili bir şey seçerim belki belli olmuyor benim işim ya da bir bakarsınız mühendislik bölümündeyim. İstediğim ise ilerde bıkmayacağım ve severek yapacağım bir meslek.

Bana başarılar dileyin...

20 Ocak 2012 Cuma

tek diyeceğim şey şu;
yaptığım(ız) saçma salak bir davranış yüzünden sıkıntısını ben çekiyorum. Bir halt yok ortada ama aa işte Dilara sonuçta di mi kesin bir halt vardır altında. Tabi canım hep öyle.
Ve sıkmaya başladı artık. Hani başta iyiydi ha-ha geçer zaten ihi bozuntuya verme olayında gidiyordu ama zorlanıyorum bu kadar uzayacağını tahmin etmemiştim.
Keşke hiç öyle bir şey yapmasaydık, pişman olacağımı sanmazdım ama pişmanım!!

16 Ocak 2012 Pazartesi

Geçen gün doğum günümdü. Diğerlerinden farklı olan bir gün geçirdim. Hiç değilse benim açımdan farklıydı. Öyle klasik hadi arkadaşlarla toplaşıp pasta üfleyelim vuuhuu tarzi bir olay yaşamadım. Gittim ' arkadaşımı gördüm, Burger'da yemek yedik, ayrıldım. Bu.
18 yaşına basmak değişik birşey değil açık olmak gerekirse. Ya da şu iki günden o kadar 'hey 18 mi oldun o zaman artık böyle yaşayacaksın' tarzı bir laf duymadığım için reşit olmanın havasını yaşayamıyorum. Doğum günü kutlayan arkadaşıma telefonu otobüste açtım. Bence bu bile doğum günümün önceki günlerden farklı olmayacağının kanıtı.
Yıllık fotoğrafları çektirdik. Çok çok farklı bir ben var orda, normal hayatta göremeyeceğiniz derecede hem de. Hatta sınıf arkadaşlarımın O.O bakışlarından bile anlaşılıyordu ne kadar farklı olduğum. Okulda zaten tipsiz bir haldeyim bari yıllıkta güzel çıkiyim di mi?

3 Ocak 2012 Salı

Şu anki durumumu söyliyim mi? Önümde bir defter, kalemler, kulağımda kulaklık, karşımda bilgisayar, sekmelerin birinde interaktif eğitim sitesi, birinde facebook, birinde twitter, birinde de burası açık...
Anal gibi iğrenç bir derse de hiç çalışasım yok ne hocayı sevebildim ne dersi. Aslında geometri hoştur böyle üçgenler alanları ağırlık merkezleri falan ama bu koordinat incelemeleri kadar sıkıcı bişi yok eminim.
Bir de fizikte iş güç enerjiden nefret ederim. Çok kasıntı bir konudur. Ne o öyle burda şu kadar enerji hebele hübele burada kaybolduu. Hiç ama hiç hoşuma gitmez hıh...
Türkçe'de de dil bilgisi sevmem. Zamir sıfat bana ne bunlardan ben paragrafta anlam çöziyim zaten soruların çoğu ordan geliyor...
Neyse bu konu uzar ben interaktif hocacığıma geri dönüyorum...